Ay: Kasım 2015

  • Geçmesin günümüz…

    Geçmesin günümüz…

    Rus uçağını düşürmüşüz, Sınıra yığınak yapmışız, İnsanlık Ege’de boğulmuş, Ankara’da bomba patlamış, Düşünüyorum da hiç mi güzel bir şey yok bu ülkede… Sonra bir daha düşünüyorum; Şu sonuca varıyorum: İnsanlığın 5.000 yıldır düzeltemediği coğrafyada, Stres dolu bir ülkede, Biz de geçiciyiz… Hani şairin dediği gibi; Bir varsın, Bir yoksun bu dünyada… Takılma derde ıstıraba… x…

  • Kabadayı

    Kabadayı

    Beline kadar uzanan siyah atkısı, Beyaz gömleği, Rugan pabuçları ve uzun bıyıkları ile tam bir eşkıyaydı. Gaziantep sokakları ondan sorulur, Onun adı ve onayı olmadan kuş uçmazdı… Pavyonda en ön masa ona ayrılır, Genelevlerde kral gibi karşılanırdı… Namı Türkiye sınırlarını aşmış, Dünyaya yayılmıştı… Ne de olsa çok büyük bir iş başarmıştı… Bundan tam on altı…

  • Top, tüfek falan filan

    Top, tüfek falan filan

    Parlak çizmelerini çıkarır, Kubbenin altına doğru adım adım ilerler… Selimiye Camii o gün tıklım tıklım doludur. Gözü Cami’nin güneydoğu yönünde yer alan küçük kubbedeki karartıya takılır. Yanındakilere bunun ne olduğunu sorar: Cami görevlisi bunun Rus ve Bulgar topçusunun ateşi ile meydana geldiğini, ancak tamir etmeye fırsat bulamadıklarını söyler ve korkarak başını eğer… Hava soğuktur ama…

  • YİRMİ DÖRT…

    YİRMİ DÖRT…

    Beslenme çantasının içine özenle yerleştirdiği küçük yeşil eriklerle yola çıktı. Okul zili çaldığında çoktan ana sınıfındaydı. Elişi derslerindeki kabiliyeti ve olağanüstü zekâsı öğretmenlerinin gözünden kaçmadı. Koca bir yılı, ilkokula başlamanın hayaliyle geçirdi. İkinci sınıfta Ayşe’ye âşık oldu, sevdi, unuttu. Beş koca yılın ardından anadolu lisesi sınavlarını kazanarak ortaokulun yolunu tuttu. Müthiş zekiydi. Hekim olmayı düşlemeye…

  • Suriyeli

    Suriyeli

    Topallayarak acil servisten içeri girdi, İltihaptan şişen ve kızaran sağ ayağı koca vücudunu taşımakta zorlanıyordu… Acı duyduğu her halinden belliydi… Sokakta yaşayan ama sokağı hak etmeyen bir adamdı, Zaten kim sokağı hak ettiği için sokakta yaşardı ki? Dört yüze vuran şekeri, beş lirayı bile bulmayan parası ve vakur bir ifadesi vardı. “Hocam insülin var mı”…