Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sen Hekimsin, Değerlisin!

alın terin,
geleceğin,
Hayatını verdiğin her şeyin!
Gecen,
Gündüzün,
Hekimliğin!

Pes mi edeceksin?
Olmaz mı diyeceksin?
Vaz mı geçeceksin?
Yoksa mücadele mi edeceksin?
Diploman için,
Ekmek paran için,
Asla bana ne diyemezsin…
Bu senin namusun,
Onurun,
Var oluş sebebin…
Hak kere hakkın!

Dostum;
Bu böyle gitmez!
Başkalarının ağzının içine bakarak,
Bir ömür bitmez!
Sen vazgeçen olmadın…
Olmayacaksın da…

Karar benim diyeceksin.
Yürüyeceksin.
Çünkü SEN HEKİMSİN,
DEĞERLİSİN.
O yüzden bu mesleği,
Önce sen yedirmeyeceksin!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Doktorlar artık ne yapsın?

Geçtiğimiz hafta itibari ile “mesleki özgürlüğümüz” tamamen bitirilmiş,
Hekim emeği bir kalemle silinmiş,
ve belli bir zümreye ayrıcalıklar tanınarak, 
Türkiye’nin esas kahrını çeken “birinci ve ikinci basamak hekimler” göz ardı edilmiştir.
Doktor düşmanlığının tavan yaptığı,
Okumuş kesimin cahile kırdırıldığı,
ve olan bitene sessiz kalındığı böylesi bir dönemde,
Sağlıkta şiddet ile ilgili tek bir adım atılmamıştır.
Yine geçen hafta binlerce aile hekimi Ankara’da yürümüş,
“Özgür Basınımız(!)” dokuz sütüna sadece üç köfte sığdırarak,
Bu demokratik haftasonu yürüyüşüne,
Kapkara harflerle sağır kalmıştır!
Geldiğimiz noktada “etkin muhalefet” kalmamış,
ve hekim haklarını savunmak,
bir sendikanın “hekim olmayan” başkanına bırakılmıştır!
Bu üzerine düşünülmesi gereken bir durumdur!
Hekimin hakkını hekim savunur arkadaşlar!
Kendi hakkımızı da ancak ve ancak biz savunuruz!
Sizlerden hergün yüzlerce mesaj ve eposta alıyoruz…
Birşeyler yapalım organize olalım diyorsunuz.
Bir planımız şüphesiz var,
ama sizden de bir ricamız!
Neye nasıl “katkı” koyabilirsiniz,
lütfen bize yazın!
Yazın ki artık birşeyler yapalım…
Lafla peynir gemisi yürütmeyi bırakalım;
Otuz yıl daha ekmek parası yiyeceğimiz mesleğimizi,
Düştüğü durumdan çıkaralım;
Unutmayalım ki; 
Hekimliğin geleceğini,
Ancak bizler kurtarabiliriz.
Artık çalışmaya başlayalım…

Bu duyguları daha fazla hekime ulaştırmanız dileklerimle…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

23 Kasım’da Aile Hekimleri Ankara’da ama…

23 Kasım

Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce aile hekimi,

Ankara’da buluşacak bugün!

Çok güzel bir gelişme bu!

Sonuna kadar da desteklenmesi gereken bir olay…

Mesele haklı ya da haksız olmaları,

Nöbet tutup tutmamaları değil!

Mesele öyle ya da böyle, 25 bin hekimin, “Çok Ses Tek Yürek” olması…

Çok Ses Tek Yürek!

Bu cümleyi eminim bir yerlerden hatırlarsınız…

Hani sözlerimi geri alamam,

Yazdığımı yeniden yazamam,

Çaldığımı baştan çalamam,

Bir daha geri dönemem dediğimiz;

50 bin sağlık çalışanının sıhhiyede toplandığı,

Hacettepe Band’ın sahne aldığı,

Karlı havanın bronzlaştırdığı,

Asistan hekimlerin hak aramaya başladığı,

13 Mart kış sabahı!

Sanki birşeyler değişiyor gibiydi Sıhhiye’de,

Ta ki Tatlıses “taranıncaya” kadar…

Gündeme gelindi, Sonra da gündemden gidildi!

Bir kırgınlığımı belirtmek için yazıyorum bu sefer:

Hak aramanın siyaseti olmaz diye düşünerek…

Hak ne sağdır, Ne de soldur diyerek…

Hakkın eşitlik ve adalet olduğu gerçeğini bilerek!

Bu duygularla çalıştık 2011 yılı başında,

Yapılan davetin siyasetini de gözetmedik!

Pek çok aile hekimi büyüğümüzü sıhhiyeye davet ettik;

Bir çoğu ya “yurtdışı kongrelerine” gittiği için,

Ya da “keyfi yerinde” olduğu için gelmedi bizimle,

Kırıldık,

Üzüldük…

Asistan hekim hareketini organize eden genç yüreklere dokunan birşeydi bu!

Hatta şimdilerde “devrimci” geçinen birçok asistan hekime de zor gelmişti gelmek!

Nihayetinde 44 kişilik otobüste 15 kişi gittik,

Listeler elimizdedir aksini söyleyenlere de gönderilir!

Kısacası o günlerden, bugünlere geldik!

Şimdi düşünüyorum da,

O günlerde Paris yerine Sıhhiye’ye gidilseydi,

Ya başlarına ya da başımıza,

Bunlar gelmeyecekti,

Dedim ya kırgın değiliz!

Ne olduysa oldu çünkü,

Yeter ki bundan sonra olmasın;

Sen, ben, o denmesin,

Tüm hekimler bir araya gelinsin…

Yeniden…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sağlıkta muhalefet eksikliği

Sen hekimsin değerlisin, ama artık kendi kıymetini bilmelisin!

Hemen herkes aynı ikilemi yaşıyor…

Çoğu hekim TTB’nin ileri muhalefet kutbunda yer almak istemiyor ya da söylemleri onaylamıyor!

Yine aynı çoğunluk, sendikaların iktidara yakın kutbunda da “doğal olarak” bulunmak istemiyor!

Bu gerçeklerin sayısız sebebi ve birçok gerekçesi var; ancak detayları, hem sizi hem bizi yorar…

İşin aslı şu ki: ortada ciddi bir beceriksizlik ve ciddi bir muhalefet eksikliği var.

Sağlık politikalarını eleştirirken, belki biraz da bu noktadan bakmak gerek.

x x x

Neredeyse iki yıldır çıkmayan “sağlıkta şiddet yasasına” karşı ciddi bir eylem kararı alınabildi mi?

Tam gün yasası kapsamında, “hocalar dışındaki toplam” için, harekete geçilebildi mi?

Yoksa tüm enerji “günübirlik uyarı grevlerinde mi” yitirildi?

x x x

Ortada bir hata var değerli arkadaşlar…

Hem de ciddi bir hata var!!!

Tıbbın simgesi asamız, yılanların elinde!

Steteskoplarımız, kan içerisinde;

Halimiz fetret devrinde!

Ama inanın çözüm içimizde!

Artık bir karar vermek durumundayız: 

Ya var olacağız,

Ya da tümden yok olacağız! 

Ya aklın ve mantığın yolunu kullanarak, etkin muhalefeti biz oluşturacağız,

Ya da asayı eline alan ve muhalefetten anlamayan yılanların ağzının içine bakacağız!

 

Karar senin,

Karar bizim!

Çünkü gelecek hepimizin!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bedelli Askerlikte Çözüm

Sevilay Yükselir Bedelli Askerliği soruyor:

Başbakan diyor ki;

“1 milyon bedelli bekleyen var”;

“Çözüm nedir?”

Çözüm basit Sayın Başbakan:

Bedelli yaşını 30’dan 25’e indireceksiniz,

Bedeli 5 bine düşüreceksiniz;

Beş Marmaray,

Dört boğaz köprüsü,

Geliri elde edecek;

Hem sürümden kazanacak,

Hem de bu sorunu çözeceksiniz…

x x x

Cidden soruyorum:

Yurtiçinde çalışanların,

Yurtdışında çalışıp 5.000 Euro’ya askerlik yapanlardan neyi eksik?

Bedeli 5 bin TL’ye indirirsiniz,

Durumu müsait olmayanlara da,

Uzun vadeli düşük faizli kredi verirsiniz;

Sorun çözülür…

Asgari ücret alanlar bile,

Ellerindeki akıllı telefonlara servet yatırabiliyorken,

Aylık 50 – 100 TL’ye bedelli askerlik,

Hayal olmasa gerek!

Her şeyin bir çözümü var!

Siz yeter ki adımı atın:

Buna rağmen kaçanlara,

İşte o zaman kelepçe takın!