Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sen Kim Oluyorsun Doktor?

İyilikten maraz doğar demişler,

boşuna dememişler…

Yüzsüzlük diz boyu gerçekten.

Bir hastamı yatırmak için,

bir haftadır hastanede yer arıyorum.

Yer yok, o ayrı mesele,

Çünkü,

Rezervasyonlar ağzına kadar dolu!

Her neyse,

Hasta yakınına dedim ki,

Beni pazartesi sabahı telefonla arayın,

Yer açılmışsa sizi yatırayım.

Dışarıdan sesler geliyor…

Birileri bir şey söyleniyor…

Hiç doktor telefonla konuşur mu?

Tövbe, Tövbe…

“Şerefsiz doktor bir saattir telefonla konuşuyor,”

“Bizim vergilerimizle maaş alıyor!”

“Bize bakmıyor,”

“İlgilenmiyor…”

Hay Allah belamı versin dedim,

Bu sefer ben de çizdim!

Çıktım dışarı,

Kim o terbiyesiz dedim!

“Benim dedi” kendisini bilircesine!

En kibar haliyle,

Yürü git,

Sana bakmıyorum dedim!

Efelendi tabi,

Beyaz kod hak getire,

Aklıma bile gelmiyor…

Gözümü sandalyeye kestirdim…

Ne olur, ne olmaz diye…

Günün özeti

80 hasta baktım,

Sonra da Mevlana’nın şu sözü kulağımda çınladı

Varlığınızdan anlamayanı,

Yokluğunuzla terbiye edin…

Artık gerekiyor galiba!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sen Bize Sabır Ver!

Yarın yeni bir hafta başlıyor,

Zor olacak!

Yüzlerce hasta,

Binlerce tetkik,

Yüz binlerce sağlıkçı,

Şifa dağıtmaya çalışacak.

Bakmayın böyle yazdığıma,

Hafta sonu bile çalışıyoruz aslında.

Bir savaş bu!

Şiddeti gördüğümüz,

Her hafta gönlümüzden yaralandığımız bir savaş!

Böylesine bir “savaşta” bakalım kaç yaralımız olacak?

Allah hepimizi korusun!

x x x

Böyle düşününce;

Ziya Gökalp’in şu “meşhur” şiiri aklıma geldi;

Bize uyarlayım dedim…

Steteskoplar süngümüz,

Cerrahiler miğfer,

Poliklinikler kışlamız,

Hekimler asker…

Allah’ım sen bize,

artık sabır ver!

Haydi iyi haftalar…

Kendinize dikkat edin…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Dinime Küfreden

Ne acayip bir ülke Türkiye!
Senin hakkını arıyorum diyenlerin,
Senin hakkını yediği bir ülke!
Geçen akşam enteresan bir olayla karşılaştım…
Tam adını bilmiyorum ama;
Hasta hakları ile ilgilenen bir derneğin başkanıymış,
muayeneye gelmiş.
Gelmiş de, gelmeden poliklinik hemşiresini bana göndermiş!
x x x
O sırada da, tam 24 hasta kapımda bekliyor!
Hemşire hanım geldi ve dedi ki:
“dernek başkanı hemen muayene olmak istiyor, içeri alayım mı?”
Ben de dedim ki:
“Hakkını hukukunu koruduğu hastaların önüne geçip mi muayene olmak istiyor?”
“Evet” dedi.
Beklesin dedim…
Tabi ki de beklemedi, 
gitti!
Dedim ki içimden,
Keşke SABİM’i arasa, başhekimliğe gitse de,
Yarın seni tüm Türkiye’ye rezil etsem.
Ne yazık ki yapmadı böyle bir şey!
Ne yaptı bilmiyorum,
Ama bana bulaşmaktan korktu orası kesin!
x x x
İşte hasta hukukunu koruduğunu iddia edip,
Milletin önüne geçen, 
hasta hakkını yiyen zihniyet bunlar,
Siz doktorları her gün dava edeceğiz,
Primleriniz biriksin, ciğerinizi sökeceğiz diyenler de bunlar!
Atmıyorum,
Başka bir “başkancık’ın” kendi ağzından bizzat duydum bu cümleleri,
Her neyse,
Adını filan bilmiyorum bu hak yiyici zat-ı muhteremin.
Ama şunu iyi biliyorum:
“Dinime küfreden, Müslüman olsa”
keşke…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu Hakkı da Kaybettik!

Memleket artist dolmuş!

Bakın şimdi…

Poliklinikte sabahtan akşama hasta bakıcam,

Anam ağlayacak,

Sonra da gelecek bilgi işlem sistem yöneticisi!

Sayesinde ekmek yediği doktora,

İleri geri konuşacak!

Bir dövmediği kalacak!

Bu ne terbiyesizliktir?

Bu ne ukalalıktır?

Bu nasıl yüz bulmuşluktur?

Neymiş hastanenin internet erişimi sınırlıymış,

Neymiş tıbbi animasyonlar hastanede izlenmezmiş,

Neymiş facebook ve twitter’a,

sadece hastane başhekimi, başhekim yardımcıları, şef ve şef muavinleri girebilirmiş!!!

Neymiş sözleşme varmış…

Aman ha,

hastane personeli “porno” izleyebilirmiş!

Benim sayemde para kazanan,

Benim sayemde internet parasını ödeyen hastane,

Bana posta koymuş!

Ne ala memleket…

Sosyal medyaya giren sağlıkçıların,

Hekim baharı başlatmasından mı korkuluyor yoksa?

Porno izlemek isteyen,

Polikliniklere gelsin.

Esas film burada…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Doktor Hizmetçi Değildir Tuba Ünsal!

Ya valla bıktım.

Vallahi billahi bıktık !!!

Neymiş Tuba Ünsal hizmetçisine doktor kadar maaş veriyormuş!

Neymiş acil servise gitmiş, bir sürü fotoğraf çekmiş.

Doktorları herkes peşkeş çekiyordu, sen de çek bakalım Ünsal!

Hasta bakayım tavuk döner alayım.

Ameliyat edeyim, şifa dağıtayım, bıçaklanayım.

Otuz üç saat nöbet tutayım, eve gitmeyim,

30 gün ilçede tek icapçi kalayım,

Genel sekreterin istediği yere sürüleyim!

Yama doktoru olayım.

Sonra hizmetçi kadar maaş alayım!

Doktor çocuklarının anasız babasız kaldığı,

Karı kocanın ayrıldığı,

El emeği göz nuru diplomaların “kanunla(!)” gasp edildiği böylesine bir ortamda;

Kusura bakma Tuba Ünsal.

Ne kadar ekmek, o kadar köfte.

Bu ülkenin genç hekimleri,

Senin köpeğini bile bağlamayacağın yerlerde,

Geceleri nöbet tutuyor,

Şekerleme yapıyor.

Senin bunlardan haberin var mı?

Tabi ki de olamaz!

Sen ve senin gibi sırça saraylarda yaşayan,

Atama nakil döneminde,

Hekim sorularına alaycı uslüple cevap veren,

Sağlık Bakanlığı bürokratlarının da haberi yok şüphesiz!

Tuba Ünsal’ın tivitine cevap yazan sayın Bakanlık yetkilisi:

Bunları okuduğunuzu biliyorum:

Bize de cevap yazsanız ya!

Yoksa Türkiye’deki  130 BİN hekimin,

Sizin için “Vizyon Tele Tubaa” kadar değeri mi yok?

Bekliyoruz…