Kategoriler
Köşe Yazılarım

Ananın ak sütü gibi helal

Ülkemiz tıp fakültelerinden mezun her hekim devlet hizmet yükümlüsü; diğer bir deyişle mecburi hizmet tutsağı. Bu tutsaklığın en dramatik yanı, onların bu tutukluluğa sebep olacak hiçbir suç işlememiş olmaları. Parçalanan aileler, büyük şehirlerde kalmak için yapılan “istenmeyen” evlilikler ve ana-babasız büyüyen bebelerin tüm sorumlusu bu kanun.

Biz bunları söylediğimizde şöyle tepkiler alıyoruz; asker de, polis de, hakim de mecburi hizmet yapıyor.

İyi de güzel kardeşim; itirazım var!

Ben asker ve polis gibi okurken sigortalı değildim; öğrenci maaşı hiç maaş almadım! Şifa dağıtma yolunda ilerlerken, sağlık güvencem bile olmadı; tıp kitaplarıma ise kimse beş beş para saymadı!

Gelelim hakim ve savcılara. Hukuk fakültesi mezunu olup, diploması olmayan hukukçu var mı? Sıkıysa olmasın. Sonuna kadar üstüne giderler!!!

Diplomalı hukukçulardan; hakim ya da savcı olmak isteyenler, altını çiziyorum “olmak isteyenler” mecburi hizmete tabiler. Yani isteyenler!

Ancak durum biz de farklı! Biz herhangi bir seçenek sunulmadan direk mecburi hizmete tabiyiz. Biz devlet memuru olmak istedik mi? Belki manav açacağım ya da devlette çalışmak istemiyorum? Olamaz mı? Ben devlet memuru olmayı seçmedim ki! Zorla devlet memuru yapıldım. O zaman ortada bir hukuksuzluk yok mu?

x x x

Kısacası mecburi hizmet yükümlüleri seçmedikleri bir yola sokuldular…

Hayatları, aileleri ve de gelecekleri ipotek altına alındı. Bu durum hukuksuzdur. Neden?

Mevcut anayasamızdan ilerleyelim;

Madde 48 der ki “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir”

Ben bir hekim olarak dilediğim alanda çalışamıyor ve yapmadığım sözleşmeye tabi tutuluyorum. Özel teşebbüs hakkım ise kısıtlanıyor.

Madde 41 der ki “Aile Türk toplumunun temelidir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ve uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.”

Peki; istenmeyen mecburi hizmet uğruna, ailesi parçalananlara ne demeli? Bunun neresi demokrasi, adalet ya da hukuk?

x x x

Ülkenin bir kısmında doktor açığı olabilir. Kabul ediyorum. Ancak bunun yolu, bu insanların boynuna tasma takıp, koyun gibi istediğiniz yere sürmekten geçmemektedir. Gidin Avustralya’yı ya da Kanada’yı inceleyin. Oturmayın Ankara’da.

Eğer serbest piyasa ekonomisinden bahsediyorsak, imkansız yerlere imkan götürenlere madden ve manen karşılığını verin.

Genç hekimler daha fazla demokrasi, daha fazla hürriyet istiyor. Devletin kendilerine sahip çıkmasını arzu ediyor.

Peki devlet nedir?

Devlet bir toplum sözleşmesidir.

Devlet neden kurulur?

Devlet, bireylerin ortak çıkarlarını korumak, adaleti sağlamak ve o toprağın üzerindekileri kucaklamak için kurulur.

Devlet birini kucaklar, diğerini dışlarsa ne olur?

Anarşi olur, kaos olur…

Bugün Türkiye’de yaşayan genç hekimler, devletle olan toplumsal sözleşmenin bir tarafı ise, hakkı olan adaleti istemek de, analarının ak sütü gibi helal!

Bu yazıya hem fikirsen lütfen bize twitter’dan destek ol:


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir