Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hemşireler günü kutlu olsun ama…

Uzun zamandır aklımda,

Şimdi fırsat bulabildim aslında;

Gelelim o konuya:

“Hemşireler…”

Duvarda sus işareti yapan “sarışın abladan” bahsetmiyorum;

Siz serviste yatarken yeri geldiğinde altınızı alan,

Sürgüyü tutan,

Akmayan o “mübarek serumu” akıtan,

Biz doktorların türlü tafralarına maruz kalan,

“Hayırsız çocuklarınız” hastaneye gelmediğinde sizi avutan,

Gün aşırı nöbetlerle,

Gün ışığını unutan,

O cefakâr ve vefakâr insanlardan bahsediyorum.

Bilmeyenler için söyleyim:

Onların,

Erkeğine de,

Kadınına da “Hemşire” denir…

Aldıkları ücretler yaptıkları işin yanında hiçbir şeydir!

Tüm dünyanın el üstünde tuttuğu bu meslek sahipleri,

Nedense bizde hep ötelenir…

Sayıları çok az,

İş yükleri çok fazla olan,

Her boşlukta ne yazık ki “tıkaç” olarak kullanılan;

Bu gerçek sağlık neferlerine biraz olsun nefes aldırmak gerekir…

Hemşirelikte reform şart,

Hemşirelikte iş tanımı şart,

Evdeki hasta çocuğu yerine,

Servisteki onlarca hasta çocukla ilgilenen,

Bu beyaz meleklere,

Hak ettikleri gelirin verilmesi ise,

Gerçekten şart!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bugün Türk Dış politikasının iflas ettiği gündür :(

Bugün Türk dış politikasının iflas ettiği gündür. Hiç kimse kusura bakmasın kamu diplomasisinden, uluslararası ilişkilerden anlamayan bir avuç adamla iş yapmaya çalışıyor, onlarca kaliteli akademisyeni devre dışı bırakıyorsunuz. Son birkaç günde de çıkmış “Ermeni gerçekleri” diye saçma sapan facebook sayfası açıp diasporanın CNN’i ile mücadele etmeye kalkıyorsunuz. Türkiye krizlerle boğuştuğu 90’lı yıllarda bile böyle zayıf bir dönem yaşamadı.

Son söz: Doğuda Ermeni tehciri olmuştur, bu bir milli güvenlik eylemidir ve o dönemde tüm ülkeler benzer önlemler almıştır. Tehcir sırasında özellikle bölgedeki aşiretler tarafından tehcir edilenlere farklı sebeplerle saldırılmış; tüm bunlar olurken Doğudaki Türkler de Ermeniler tarafından canlı canlı katledilmiştir. Acı vardır, ölüm vardır, karşılıklıdır, ancak asla ve asla sistematik bir eylem yoktur. Siz hiç 4 milyon Suriyeli mülteciye kapılarını açan, Kuzey Irak Kürtlerini kucaklayan bir milletin bunu yapabileceğine inanıyor musunuz? Bu işi temizlemek yine bizlere düşecek, üzülüyorum. Ne diyeyim. Bu devleti artık biz yönetmeliyiz. İşbilenin kılıç kuşananın!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Hatice, Ramazan ve Ersin

Tek kanallı televizyonun hüküm sürdüğü günlerdi. Para yoktu ama mutluluk vardı. Gaz sobasının üzerinde kuruyan küçük kazaklardan akan minik minik damlalar, kaynayan çayın buharı içerisinde soluyordu. Babası Ramazan marangoz, annesi Hatice ev hanımıydı.

Hatice’nin sesi gecenin sessizliğini sildi… Ramazan Baba, heyecanla soba üzerindeki minik kazakları bir çantaya yükleyip, Hatice’yi kucakladı. Tıbbın bayram gibi kutlandığı günlerden bir gün, Bebek Ersin dünyaya merhaba dedi. Doktor eli bebek Ersin’e çoktan değmişti…

Sosyal medyanın henüz sokakları öldürmediği, çocukların tozla ve çamurla halen daha kirlenebildiği günlerdi. Dandy sakız çiğnemek en büyük zenginlik, çakıl taşıyla maç yapmak en büyük zevkti. Ninja kaplumbağlar pizzayı, Susam Sokağı dünyayı sevmeyi öğretmişti. İlkokulu, ortaokulu, liseyi hep dereceyle bitirdi Ersin. Soruların çalındığı sene üniversite sınavına girdi. Ahlaki yozlaşmanın başlayacağı belki de daha o günlerden belliydi.

Yüreği insan sevgisi ile dolu halde tıp fakültesine girdi. Birileri doktor efendi dönemi bitti dediğinde birinci sınıfta, hekimleri tepe tepe kullanın dediğinde üçüncü sınıfta, aciller acil olmayan hastalarla dolmaya başladığında ise beşinci sınıftaydı.

Performans sistemi sebebiyle doktor doktora düşüyor devlet vatandaşa bedavaya doktor dağıtıyordu. Çalışmadan kazanmak, emek vermeden zengin olmak yeni kural haline geliyordu. Beton dökenler, hayata döndürenlerden milyon kat zengin olmuştu.

Böyle bir dönemde göğüs cerrahisi uzmanı oldu Ersin. Melek gibi bir doktordu. Türkiye’de sayısı yüzü geçmeyen özel bir uzmanlık dalında eğitim görmüştü. Doktor elinde doğan “bebek Ersin”, memleketine “Operatör Doktor Ersin” olarak dönmüştü.

Hikâyenin devamını Türkiye bildi, Türkiye öğrendi… Dönemin Sağlık Bakanı bile Ersin’in cenaze namazına gidemedi. Gaz sobasının üzerindeki küçük kazaklardan akan minik su damlaları gibi soldurdular Ersin’i. Aslında ne ilkti, ne de sondu kendisi… Sessizliğin de bir sonu yoktu oysa ki…

Bilirsiniz, şehitler ölmez… Ersin şu an sizinle poliklinikte, ameliyathanede, ASM’de kısacası her yerde… Belki kulağımıza bile bir şeyler fısıldıyor da biz duymuyoruz.

Bu iş böyle mi gitmeli, bu eziyet böyle mi sürmeli?

Allah Rahmet Eylesin kardeşim Ersin.

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Patatese ne oldu böyle?

Türkiye bir tarım ülkesi…

Öyle ki,

Bir kilo patatese aile hekimine,

İki kilo patatese uzman doktora,

Üç kilo patatese de hocaya muayene olmak mümkün!

Hatta bir aylık doktor maaşına,

Dört yüz kilo patates alınabiliyor…

Hastane yemekhanesinde patates yerine,

Çirkin kuzeni kereviz vermelerinden anlamalıydık aslında…

Türkiye’de patatesin kilosu artık tam beş lira!

Eskiden yurt dışında,

Bir domates,

İki patates,

Üç elma alanlara güler;

Böyle de olur mu derdik…

Hatta ilkokul resim iş dersinde,

Onlarca patatesi ikiye böler,

Bir yüzünü yıldız,

Diğer yüzüne gemi çizer,

Sağa sola damga basacağız diye gezerdik…

Nereden nereye…

Dedim ya,

Savaşların ve olağanüstü hallerin,

Vazgeçilmez yemeği patates artık beş lira…

Çirkin kuzen kerevizle,

Patatesli hayaller zamanı şimdi!

Türkiyem ne de olsa bir tarım ülkesi…


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Çözüm başhekimliğin kalkması mı?

Sayın Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun,

Kafaya taktığı,

Sürekli diline doladığı bir konu var…

Diyor ki Sayın Bakan:

Türkiye’de hekim açığı var!

x x x

Açık açık yazıyorum:

“Makamını 23 Nisan’da bir günlüğüne bana bıraksın,

“24 Nisan’a 10 bin yeni hekimle uyansın”

x x x

Nasıl mı?

Hastaneleri kim idare ediyor?

Başhekimler…

Hasta bakıyor mu?

Çoğu bakmıyor, bakamıyor…

Sayıları kaç

1.500 civarı…

Yanlarında kim var?

Yardımcıları…

Sayıları kaç…

En az o kadar…

Ya Ankara’da Merkez Teşkilattakiler, Sağlık Müdürlüğündekiler, Genel Sekreterliktekiler… ?

Ortopedi uzmanının hastane kantini ile ne işi var Allah aşkına?

Bırakalım bunları iş idaresi uzmanlarına…

Başhekim yine olsun ama hasta baksın hekim kardeşlerine de analık-babalık yapsın;

Ha bir de;

Bakanlık merkez teşkilattakiler,

Hele bir mecburi hizmet bölgelerine varsın,

Yaptıkları icraatları (!)

Yerinde görsün anlasın…

Hoş olmaz mı?

Vallahi çok hoş olur…

Madem bu kadar çok hekim ihtiyacı var;

Tekrar ediyorum;

Dağıtın hepsini Türkiye’nin dört bir yanına,

Çıkarın vatandaş memnuniyetini yüzde doksanlara…

x x x

Unutmadan,

Ecnebi hekimlere böylece para kaçırmış da olmayız,

Avro doları daha hayırlı işlere harcarız 🙂

Benden söylemesi…