Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sadaka Taşı

Muhteşem Süleyman’ın ustalık eseridir Selimiye… 

O kadar muhteşemdir ki, anlatmakla bitiremezsiniz. O muhteşemliğin içindeki “küçük ayrıntı” esasında daha da muhteşemdir: “Sadaka Taşı”. 

Yatsı namazından sonra, durumu müsait olanlar “Sadaka Taşı’nın” üzerine evvel vakit birkaç akçe koyar; ihtiyacı olanlar da “ihtiyacı kadar” o taştan sadaka alırmış. Bu “alışveriş” ise gecenin çöktüğü; kimsenin kimseyi görmediği, zifiri karanlıkta yapılırmış. Alan el, veren eli görmezmiş.

Aradan yıllar yıllar geçmiş… 

Genç bir kanser hastası, Selimiye Cami’sine çıkagelmiş.

Tam da “Sadaka Taşı” önünde;

Tası yakmış*, feryat etmiş… 

Derdi varmış, derman istemiş… 

Kızcağızın üzerine atlayan korumalara mı üzülsek, eline tutuşturulan liralara mı, bilemiyorum…

Ama tıp fakültesi okurken “sosyal güvencesi olmayan” bir hekim olarak şunu çok iyi biliyorum:

Nerde boynu bükük bir garip görsen 
Hor görme kim bilir ne derdi vardır 
O garip halinde ne sırlar gizli 
Onu bu hallere bir koyan vardır 

Şimdi sosyal güvencesi olmayıp “bana beni anlatan tüm hastalarıma” benim yaşadıklarımı yaşamasınlar diye gönül gözüyle bakıyorum.

Hiçbir şey beklemeden!

Allah kimseyi güvencesiz, çaresiz ve sıhhatsiz bırakmasın.

Devlet hizmeti ile yükümlü kılındığım yıllarda; devletin tıp fakültesi okuyan evladına olan yükümlülüğünü yerine getirememesi ne kadar acı ise; dün Selimiye’de yaşanan olay benim için bir o kadar acıdır.

Belki hepsi birbirinden farklı durumlardır ama, özü hep aynıdır!

Selimiye’nin arasta (çarşı) yönündeki “savaş izleri” halen daha durur. Tamir edilmesi de, bizzat Mustafa Kemal tarafından yasaklanmıştır.

Neden mi?

“Bize saldıran düşmanların dinimize nasıl kastedebileceğini, gelecek kuşaklar görsün diye.”

Yorum yok.

Yorum yok.

Alan el, veren eli görmemeli.

Devlet, vatandaşından ürkmemeli.

*Osmanlı İmparatorluğu zamanında, derdi olan ancak hiçbir şekilde bu derdi çözülemeyen vatandaş, son çare olarak kayıkları ile Haliç’e kürek çeker, başlarının üzerine tas koyup; içinde dilekçelerini yakarmış. Bunu gören Padişah, vatandaşı huzuruna çağırır, derdinin çözülmesi için derhal vezirlere emir verirmiş.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir