Kategoriler
Köşe Yazılarım

Dr. Sadık Ahmet neden öldü?

7 Ocak 1947’de Gümülcine’de doğdu…

Ankara’da başladığı tıbbı,

Selanik’te tamamladı…

Azınlık bir halkın,

Başarılı bir cerrahi uzmanı oldu…

Yılmadı vazgeçmedi,

Batı Trakya Türkleri’nin sesi oldu.

Ezildi, hor görüldü, ötelendi,

Üstüne 30 ay hapis cezasına gönderildi.

Ama demokrasi ve insan hakları mücadelesini,

Her daim devam ettirdi…

Halkına önder,

Ve ilk Batı Trakyalı milletvekili oldu…

Vekilliği de iptal oldu…Ama mahkeme kararıyla,

Konuşmasında “ben Türküm” dedi,

Yine hapse gönderildi.

1990’da Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi’ni kurdu,

Meclise girmemesi için,

Önüne %3’lük seçim barajı kuruldu…

Yine de yılmadı,

Özgürlük mücadelesini,

Uluslararası kamuoyuna taşıdı…

İçinde yanan hak ateşini,

Dünyayla tutuşturdu…

Mücadelesinin temelinde,

Lozan Barış Anlaşması yer almaktaydı…

Kazanılmış hakların iadesine adanan bir ömür,

Ne tesadüftür ki,

Lozan’ın 72. Yıl dönümünde,

24 Temmuz 1995’de

Şüpheli bir trafik kazasıyla son buldu…

48 yıllık kısacık bir ömre,

Hem cerrahiyi hem de hak arama mücadelesini sığdırdı,

Ama bu hikâye bize hiç anlatılmadı…

Bugünlerde Lozan’ı tedavülden kaldırmak isteyenler,

Güney sınırımızı delik deşik ettirenler;

Böyle yürekleri unuttu,

Unutturdu…

Biz hatırlatalım istedik…

Nur için de yat,

Mekanın cennet olsun;

Dr. Sadık Ahmet.

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Kamu spotu rezaleti!

Sizi genel seçimler öncesine götürmek istiyorum…

Hani o “topla, tüfekle, tankla” sağlıkta şiddeti önlüyoruz diyen,

Helikopterlerin uçuştuğu Sağlık Bakanlığı kamu spotunun yayınladığı günlere…

*izlemek isterseniz tıklayın

İşin nüktesi bir yana;
Sağlık Bakanlığı o kamu spotunda diyordu ki:
Ey kıymet bilmezler;
Size helikopter verdik,
Ambulans verdik,
Hatta evinizde sizi ziyaret eden doktor bile verdik…
Siz ne yaptınız?
Doktorları “hallettiniz”,
Oldu mu şimdi bu?

O anda görüntüye hilton oteli kıvamındaki hastane koridorunda,
Bir doktora azar basan kadın girer,
ve fondaki davudi ses,
Şunu bunu yaptık “hayırsızlar” demeye devam eder!

Bilmeyenler için söyleyelim;
Sağlıkta şiddete kamu spotu çekin önerisini getiren ve bunu TBMM komisyon tutanaklarına üstüne “basa basa” geçirten benim.
Ancak biz ne dedik…
Sizin beceriksiz kamu spotu ajansınız ne yaptı?

Gerçi hastanelerde ne olur biter bilmeyen,
Gece nöbette gelen binlerce acil olmayan vakayla vakit geçirmeyen,
Taşradaki doktorunu bir kez bile olsun ziyaret etmeyen,
Başta asistanhekim.org olmak üzere günde on binlerce hekimin ziyaret ettiği platformlarda gezmeyenlerin,
Bu kadar ruhsuz bir iş ortaya koymasına hiç şaşırmıyorum!

Her neyse,
Okuyup öğrenesiniz diye,
Size kamu spotu tadında,
Çok sevdiğiniz,
Danışmanlarına taptığınız,
ve on binlerce sterlin akıtarak feyz aldığınız İngilizlerden,
Avustralya işi bir poster iletiyorum:

poster

Ne yazıyor posterde?

Sağlıkta şiddete karşıyız mı diyor?
HAYIR!

Şiddete karşı “diren doktor” mu diyor?
HAYIR!

Şunu diyor;

Bak koçum:
Doktoruma, hemşireme dokunursan,
İçeride 14 yıl yatarsın,
Haddini bil, adam ol diyor!

x x x

Biz sağlık çalışanlarına karınca kadar değer vermediğinizi iyi biliyoruz;
Ama en azından şu posteri Türkçe’ye çevirip duvarlara asabilecek yasaları,
Yüreğiniz varsa çıkarın da,
Biz de devletin bizlere sahip çıktığını,
Artık anlayalım!

Tabi bir doktoru daha cinayete kurban vermeden!

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu coğrafyanın kaderi mi ölüm?

Ölüm kaderi mi bu coğrafyanın?

Bu coğrafyanın kaderi mi ölüm?

Hep Suruç’tan gencecik cenazeler mi kalkacak?

Ya da hep asker şehitlerimiz mi olacak?

Hep kanla mı sulanacak çiçekler?

Hiç mi siyahtan başka renk açmayacak?

Hiç mi umut yok anasını satayım?

Hep kader bize ters ters mi bakacak?

Azıcık mutluluk…

Hepimize çok mu olacak?

Dedim ya,

Ölüm kaderi mi bu coğrafyanın?

Bu coğrafyanın kaderi mi ölüm?

Yaşamak her şeye dâhil olmaksa?

Hariç olmaz mı ölüm?

Türkiye’nin başı sağolsun.

 


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Müthiş zam geliyor!

Maaşını henüz yeni almıştı. Ev kirası, küçük kızının okul masrafları derken elinde avucunda 40 lira kaldı. Şans bu ya o hafta hastalandı. İşyerindeki patronundan zar zor izin aldı. Vakit kaybetmemek için 182’ü aradı. Müsait olan tek uzman doktordan randevuyu kopardı. Reçetesine yazılan ilaçları almak için eczaneye vardı.

Topu topu 6 adet ilaç yazılmıştı…

Randevu ücreti, muayene parası, ilaçların yüzde yirmisi derken elinde avucunda ay sonuna kadar idare edebileceği hiç bir şey kalmadı…

Ancak film yeni başlamaktaydı…

x x x

Sağlık Bakanlığı ve SGK ilaç fiyatlarını belirlerken kendi koyduğu kriterleri esas alıyor. Bu kriterlerden biri de yurt dışından ilaç alırken kullandığı Euro kuru.

Bu noktaya kadar bir sorun yok gibi gözüküyor ama esas mevzu bahis bundan sonra başlıyor.

Euro kurunu yıllardır 1,8 ila 2,0 TL arasında tutan SGK ilaç alımlarında bu fiyat aralığını esas alıyor.

Diğer bir deyişle sizin yurtdışından 10 Euro verip güncel kurla 30 TL’ye aldığınız ilacı SGK 20 TL’ye ithal ediyor. Bu durum ilaç firmalarının görece zarar etmesine yol açarken devletin kasasından daha az para çıkmasına yol açıyor.

Peki, şimdi ne oldu?

İlaç fiyatlarının belirlenmesinde kullanılan Euro kuru yüzde 4 oranında artırılarak 2,0 TL’den 2,08 TL’ye çıkarıldı. Yani Türkiye’deki tüm ilaçlara bir anda %4 zam yapıldı. Bu zammı yaklaşık 2 ay sonra cüzdanlarımızda hissedeceğiz. Yani aldığımız Temmuz maaş zammını aynen geri iade edeceğiz…

Bununla kurtulabileceğimizi sanıyorsanız tabi ki de yanılıyorsunuz. SGK’nın ilaç üreticilerinden ilaçları özel fiyatla almasının eczacıların fiili karını düşüreceğini de bir yana koyarsak esas bomba 2016’da patlayacak diyebiliriz.

Çünkü Resmi Gazete ’de yayınlanan Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına dair kararnameye göre, bundan böyle ilaç fiyatlarının belirlenmesinde esas alınan Euro kuru – ilaç firmalarının da “kendilerince haklı” baskısıyla- bir önceki yıl boyunca Merkez Bankası tarafından satılan döviz satış kuru ortalamasının yüzde 70’i olarak uygulanacak.

Kısacası dövizin dimdik yükseldiği, bölgemizin ekonomik krizle gerildiği bir dönemde, aspirinin fiyatı 2016’da ne olur gelin siz düşünün…

Deniz bitti.

Geçmiş olsun.


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Sakın Susma Haykır!

Sakın susma haykır!

Hak verilmez alınır!

Hekimlik sanattır!

Sanatın yeri ve zamanı olmadığı gibi,

Hekimliğin de ne lamı ne de cimi vardır!

Sanat yeri gelir Dolmabahçe Camii revirinde,

Yeri gelir Hacettepe’de…

Yeri gelir lokantada,

Yeri gelir havada yapılır.

Sanat sanattır…

Sanata ucube,

Sanatçıya hadi be diyenlerin yaşadığı bir memlekette,

Sanata saldırılması,

Sanatçının vurulması,

Kısacası doktorun hedefe konulması ne yazık ki gayet doğaldır.

Hemşiresinden ATT’sine ailecek icra edilen bu meslekte,

Küfür çok, takdir azdır…

Başka bir deyişle,

Sedyede hayat kurtaranın haber olamadığı,

Ambulansta lahmacun yiyenin manşet olduğu bir diyardır.

Sessiz kalmadan özgüvenle,

Kötü giden talihe son verme zamanıdır…

O yüzden susma haykır,

Hekimlik haktır!

Biz harekete geçtik,

Bir sen eksiksin.

Kimse yoksa

Biz varız!

Bunu iyi bilesin!