Kategoriler
Köşe Yazılarım

Şemsi Paşa Pasajında Sesi Büzüşesice Doktorlar

Okuyabildiniz mi?

Belki bir kısmınız okuyabildi, bir kısmınız okuyamadı…

Şimdi derin bir nefes alın, sesinizi dışa vurun ve okuyun.

Ne oldu? Okuyabildiniz mi?

Kolay olmuyor öyle değil mi?

Tıp okumak da böyle bir şey işte. Dışarıdan bakınca okuması kolay ama iş başa düşünce zor.

Hayat acımasız, hayat dengesiz, hayat adaletsiz.

Biz sadece emeğe saygı istiyoruz. Başka bir şey değil.

Her şeyi bilen insan üstü mahlukatlar da değiliz onu da bilin.

Çıkmayan raporunuz, geçmeyen karın ağrınızın sebebi değil, çözümü biziz.

Yeni doğan bebek de, 80 yaşında vefat eden dede de bizden soruluyor.

Yaşam ile ölüm arasında çalışıyoruz, o yüzden;

Hayat da bir seçenek, ölüm de.

Ölüm de doğum kadar doğal ve sahici.

Hastalıklar ise icadımız değil.

Saygı duyun, öfke değil.

Söylemek başlık kadar zor olmasa gerek!


Kategoriler
Köşe Yazılarım

Söyle buldun mu?

Yıl 1986…

Hani Türkiye’de aile ilişkilerinin bozulmadığı, topyekün fakir ama mutlu olunan yıllar. Daha üç koyup beş almayı akıl edemeyecek kadar saf olduğumuz dönemler…

Tek kanalın verdiğini aldığımız bir çağ…

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Uyarıyoruz, her seferinde ve sabırla!

Ne şehittir, ne gazi…

Düşünüyorum, düşündükçe daha çok çıldırıyorum.

Bir ay kadar önce “sağlıkta şiddete sıfır tolerans” adı altında bir grup kurmuş, yirmi bin kişiyi bir araya getirmiş ve demiştik: “Lütfen birileri ölmeden bir şeyler yapın, bizi hedef göstermekten vazgeçin.”

Bir şeyler düzeleceğine bir can kaybettik. Gencecik bir can.

Geride dört aylık bebeği, patoloji asistanı eşi, ve yüz binlerce beyaz yürek bıraktı Ersin.

xxx

Dün akşamdan bu yana binlerce e-posta, telefon, tweet alıyorum.

Üzülüyorum ama neden mi?

Taziyesini yayınlamamızı isteyen siyasi rant peşinde koşan milletvekilleri mi ararsınız;

Seçim arifesinde bu olayı istismar etmek için, ağızlarının suyunu akıtan bazı tabip odaları mı;

İşleyecek konusu kalmadığı için bugün tv’de bu konuya yer verecek sözde “medya öncüleri mi”.

Kimi ararsanız var.

Hepinizi Allah bildiği gibi yapsın

Biz bir kardeşimizi kaybettik. Siz daha konuşun.

Ölüm tacirliği yapın.

xxx

Dün sosyal medyada “hekimler çok para alıyorlar ama” diyenlere ilave bir sözüm olacak.

Arabamı park ettiğim otopark günde 750 TL vergisiz net kazanca sahip.

Bana ilacını çalışan mümessil bizim aldığımız maaşla çoğu zaman dalga geçiyor.

Yalan dünya dizisinin geri zekalı “Orçun’u” öpüşerek bir reklamdan 150 bin TL alıyor.

Dün şehit olan taze uzman Ersin Arslan ise 3200 sabit, üzerine hayatını kazanıyordu.

Canı pahasına…

Öyle de oldu, bedelini canıyla ödedi.

Türkiye’nin en yetişmiş, en okumuş, en kaliteli beyniydi.

Öyle elitist hoca takımı gibi muayenehaneye mi tercih etsem, üniversitede mi kalsam acaba demiyordu.

Tuzu kuru “monşerlerden”  biri değildi yani.

Devlette çalışıyordu.

Hani birilerinin söylediği gibi “2023 Türkiye’sinin” geleceğiydi, her şeyiydi.

Sayısı belki de yüzü bulmayan göğüs cerrahlarından biriydi.

Olağanüstü şartlarda olağanüstü işler yapıyordu.

Bedeli bu olmamalıydı.

Ne oldu peki?

Ne şehit oldu, ne gazi, ne yoluna gitti?

Yazık, çok ama çok yazık.

Buradan uyarıyorum.

Bu konuda kanun hükmünde kararname mi çıkarırsınız, acil meclisi mi toplarsınız, ne yaparsınız bilmiyorum.

Ama,

Bir şeyler yapın.

Yeter artık.

TÜKENDİK.


Kategoriler
Köşe Yazılarım

5N1K : Konu Hekimler

Aslında bir programdan öte, bir gazetecilik terimi bu. Olayları bir disiplin içinde sorgulamaya yarayan bir araç. Değişik bir bakış açısı, hadi hekimliğe uyarlayalım:

1N. Ne oldu? 

Şöyle anlatalım: 

Kategoriler
Köşe Yazılarım

Bu sese kulak verin!

Sakalımız yok, üstümüze vazife değil belki ama yine de yazalım. 

Şöyle bir araştırdım, “şiddet” en çok kime vuruyor diye. 

Sonuçlar gerçekten düşündürücü.  

“Şiddet” en çok gençlere vuruyor.  

Çok acı bir gerçek bu aslında. 

Neden mi?

Çünkü halktaki hekim öfkesine sebep olan hiçbir şeyi yapmamış bir nesil bu. 

Bugüne kadar hiç muayenehanesi olmamış, hastasını ticari bir obje olarak görmemiş, kısacası canla başla; hani derler ya “bayrağın dalgalandığı” her yerde, her türlü görevi sorgusuz sualsiz yerine getiren kişiler bu genç hekimler. 

Ensesine vurup lokmasını aldığınız; seksen darbesinin apolitik ortamında yetişen ve yüreği insan sevgisi ile dolu olan gençler. 

Düne kadar kimi “elitist” hocaların muayenehane – hastane ekseninde emeğini insafsızca sömürdüğü kitleden birileri bunlar. 

Akan kanın bizatihi mağdurları. 

Genç hekimler rahatsız, 

Genç hekimler mutsuz, 

Genç hekimler umutsuz. 

Manevi olarak dayanabilecekleri, sarılabilecekleri hiçbir şey yok memlekette. 

Bir başlarına ve yapayalnız. 

Aklıma gelmişken;  

Bir de kriz fırsatçıları var, hiç onlara değinmeyeceğim. 

Çünkü olaylar oldukça hayati. 

Durun ve baştan bir daha düşünün… 

Ne oluyor? Neden oluyor…